Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart 6, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Basın özgürlüğüne ve CHP'ye karşı 'rötarlı taciz'

Nedim Şener’le Ahmet Şık’ın, Savcılığın henüz ve hâlâ açıklamadığı ‘’gizli’’ (!) delillerle tutuklanması, siyasi iktidar ve stepnesi F tipi cemaati çok rahatsız etti, hatta paniğe sevk etti. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı, özel yetkili savcı… Herkes açıklama yaptı. Siyasi iktidar yanlısı köşe yazarlarının çoğunluğu bile bu kampanyaya karşı çıktı. 18. dalgayı başlatan ve Oda TV bilgisayarlarında bulunduğu iddia edilen belgeleri Oda TV yöneticileri ve avukatları redetti . Bu belgelerin, virüslü e-mail yoluyla dışarıdan kendi bilgisayarlarına gönderilmiş olduklarını söylediler. İçeriği ve söylemi itibarıyla da üretildiği izlenimi uyandıran bu belgeler temelinde evler, işyerleri basıldı, gazeteciler gözaltına alındı ve sonra da tutuklandı. Nedim’le Ahmet’in Savcılık sorgulamaları gazetelerde soru-cevap ve tam metin olarak yayınlandı. Bu metinlerden de anladık ki, Savcılık Nedim’le Ahmet’in gazetecilik faaliyetleri ile ilgileniyor. Özel olarak Hanefi Avcı ve Sabri Uzun konuları üzer

Medya etiği uzmanının ettiği!

Adını bile anmak istemediğim bir meslekdaşım kalktı, medyadaki yanlış/eksik bilgileri düzeltmek içinmiş gibi, ‘Ahmet’in bu Günlüklerin yayınlanmasında hiçbir dahli yoktur. Her şeyi tek başıma ben yaptım’ mealinde bir yazı yazdı. Gazeteci Ragıp Duran’ın aşağıdaki yazısı, Express dergisinin gelecek sayısı için kaleme aldığı “desinformation” konulu makalesinden alıntıdır. Makalenin “Darbe Günlükleri ve Alper Görmüş” ile ilgili bölümünü, yazarın onayıyla yayınlıyoruz. (…) Beni derinden yaralayan bir olay da, bu ‘Darbe Günlükleri’ konusundaki ofsayt. Sanki Ahmet’in Ergenekoncu olmadığını gösteren tek delil, onun ‘Darbe Günlükleri’ni yayınlayan Noktadergisinde çalışmış olması ve sanki Ahmet her yerde bas bas ‘Darbe Günlükleri’ni ben yazdım, ben yayınladım’ demiş gibi, adını bile anmak istemediğim bir meslekdaşım kalktı, medyadaki yanlış/eksik bilgileri düzeltmek içinmiş gibi,‘Ahmet’in bu Günlüklerin yayınlanmasında hiçbir dahli yoktur. Her şeyi tek başıma ben yaptım’ mealinde bir yazı yazd

'Hazreti İsa'nın katilini açıklayacaklar galiba'

6 Mart 2011 Pazar günü Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan haber ve birkaç açıdan sorunlu. • Öncelikle soruşturmanın gizliliği ilkesi çiğnendiği için, yayınlanan belgeler doğru olsa bile, yayınlanmaması gerekirdi. • Bu bilgi ve belgelerin sadece iktidar yanlısı iki gazetede yayınlanması da manidar. Her yere servis edildi de sadece Zaman ile Yeni Şafak mı kullandı, yoksa sadece bu iki gazetede çalışan başarılı araştırmacı gazeteciler mi belgelere ulaştı? • Belgelerin yayın zamanlaması da anlamlı. Kamuoyu Şener ve Şık vakalarına yoğunlaşmışken, yeniden Oda Tv ve Soner Yalçın’ın gündeme getirilmesi, Şener ve Şık konusunda iktidar yanlısı gazetecilerin bile eleştirel yaklaşımlar sergilediği bir ortamda, Şener ve Şık vakasını karartmaya, unutturmaya yönelik sanki. Şener ve Şık’ın suçlu olmadıkları yolundaki izlenim güç kazanadıkça, bu iki meslekdaşımızı, Oda TV’de ele geçirildiği öne sürülen belgelerle suçlama çabası artıyor. • Bir gazeteci, muhabir, haber müdürü ya da Yazı İşleri